5 Ocak 2010 Salı

Kimse kimsenin hayallerini...

Sabah sabah bunaldım. Dün çok güzel başlayan, güzel giden, akşama doğru mutluluğuma mutluluk katan fakat kişilerin rutinlerini aşamayacaklarını inadına inadına gözüme gözüme sokmaya çalışan gizli gücün etkisi ile felakete dönüşen bir gün oldu. Artık neden diye sormayı da bıraktım. Şimdi yanlış da anlaşılmasın ben burada yazarken genelde başkasının gözüyle de okumaya çalışıyorum çok değişik algılanabilirim. Özel hayatımda sorun yaşayan birisi değilim sadece etrafımdaki değer verdiklerimin sorunlarını sanırım fazla içselleştirme gibi bir özürle donatılmış bünyeye sahibim. Bir arkadaşım son zamanlarda çok sıkıntı çekti. Çok üzüldü. Benden de saklıyordu ama deşe deşe öğrendim ve ben şahidim ki sorununu çözmek için elinden gelen herşeyi yaptı. Yüzüp yüzüp kuyruğuna gelirsin ya dün tam öyleydi. Onları görünce vayy be dedim demek ki bazen emekler karşılıksız kalmıyormuş. Gurur duydum gizliden gizliye. Bak iyi ki bu herifin abisisin diye. Saat 8'de gerçeklerle yüzleştik hep beraber. Şu anda sorunu eskisinin 1000 katı. O kadar emeğinin heba olduğunu düşünüyor. Sesi titriyor konuşurken. Ve aslında dile getirmeyip düzelir oğlum sakin ol desem de biliyorum ki işler 1 ay önceden bile daha sarpa sardı. Yahu bu nasıl bir saçmalık. Göremiyor mu insanlar kendilerine verilen değeri, algı bu kadar mı körleşiyor. Bu duygu kötürümleriyle aynı havayı solumak tüketiyor beni. Ne suçu var o çocuğun ne hakkınız var ona daha 29 yaşında emek ver ver ama sonunda işler daha bok oluru kafasına vura vura eze eze yüreğini ezberletmeye.
Ben mi niye çıldırdım. Çünkü gece 12 de bana bu muydu karşılığı be abi dediğinde, yalan söyledim gözünün içine baka. 10 sene sonra geriye bakınca ben elimden gelen herşeyi yapmıştım demessen sırtında kamburu hissedersin dedim. Sen doğru olanı yaptın dedim. Diyemedim ömrü boyunca o çalınmış umutlarının sırtını değil kalbini ezeceğini.

Onu üzmemek için değil belki de kendime kıyamadım...

Hiç yorum yok: