4 Haziran 2011 Cumartesi

Poğaça saat, P-watch

Bu kadar uzun zaman geçtiğini fark etmemişim, ki bu farkındalığı, spama düştüğü için yeni gördüğüm bir yorum tetikledi. Tarih sana sesleniyorum, hayatımda bu kadar zamanın yavaş aktığı dönem olmadı, can sıkıntısından iki cümleye sığabilecek bir şeyi beynimin, ki bilinç ve bilinçaltı arasındaki ince gri sahada bulunduğunu hayal ettiğim bölümü, kışkırtmalarıyla on sayfa yazarak anlatma yoluna meyilliyim.
Sırf zaman geçsin diye, sadece bir merhaba diyenle bile belki 1-2 saat konuşabilirim, herşey dahil, politika konuşmayı sevmeyen, daha doğrusu konuşmak isteyen ama konuşunca norveçli zenci tepkisi aldığı için susan ben bu konudaki duvarlarımı bile bahçe çitine çevirdim, o derece durumum, özetleyecek olursak.
Az önce belki zaman geçer diye kahvaltı etmeye çıktım, tam köşede bir pastane var, işlek bir caddenin, başka işlek bir sokakla kesiştiği köşede, işlek pir pasta-hane bu, aslında komşularına bakınca o kadar işlek olması gerekmeyen ama haftanın her günü açık büfe kahvaltıyı 10 liraya serve ettiklerinden mütevellit, innn bir pastane.
Normalde saat 6 da kalkan bünye, haftaiçi artığı yorgunluk ve kişisel motivasyonum ile 10 da uyandı, motivasyon derken, akşam eğer neresi sorumluysa beyinde oraya yalvarıyorsun, lütfen en azından 8-9 da uyanayım diye, böyle birşey olursa direk 2-3 saat sıkıntıdan bilinçsizce yırtmış oluyorsun çünkü,
İşte gittim pastaneye, kahvaltı etmek istemedim, çok sıra vardı başında büfenin, 3-4 poğaça aldım, ufak ufak kemiririm, zaman geçer diye, oturdum o tam köşede bulunan pastanenin, bulunduğu köşenin tam köşesine bakan köşe masasına, ne diyorlar askeriyede hakim tepe mi, işte oraya.
Tam bitirdim ilk poğaçayı ki saat ilk baktığımdan sadece 3 dakika geçmişti, demek ki poğaça yemek ne kadar yavaş yersen ye 3 dakikadan öte gidemiyordu, kesişen yolların ben tarafı değil diğer tarafında park halinde burnu yokuş aşağı bakan taksiye çok hızlı şekide bir kadın girdi, neden ilgimi çekti, ya da zihnime kazındı bilemedim, sıkıntıdan sanırım, aşağı doğru gittiler. Tabi bu anlatım bütünlüğü sağlanması için şimdi anlatılan bir olay, yoksa ben bu gördüğümü daha sonra hatırladım ve canlandırdım ama yalnızdım, bu sebeple kronolojiye uymam lazım, on sene sonra okusam da anlamak için.
Ben ikinci poğaçaya başladım, yarısına geldim ki bu yaklaşık 2 dakika zaman akışına dnk geliyor, aynı abla aynı yerde taksiden indi, o zaman da gözüme çarptı ama yine ilgimi tam yüzde yüz çekmedi diyebilirim, yani şu anda geriye dönük düşününce öyle geliyor, hızla tam köşesinde bulunduğum camın, ilk defa taksiye bindiği ve gittiği yönün 90 derece sol yanına gitti, koşarak.
Bu olay geçerken poğaçadan yarım eksi bir lokma kaldığına göre 10-15 saniye sürmüş olmalı, neyse ben şahane kronometrik lokmalarla tıkınmaya devam ederken aynı abla, pastanenin önüne geldi ve daha  önce ilk taksiye binip gittiği yönde minibüse bindi, o an parçalar kafamda birleşti ve ne oluyo lan sorusu flaş vermeye başladı. Tüm olayları gözden geçirdim ve iki ihtimal belirdi kafamda, ya kadıncağız, ki kadıncağız dediysem üçüncü görüşte tam hakim oldum mid-otuzlarda hoş bir kişiydi kendisi, evde unuttuğu şeyi hatırladı, o köşeden minibüse binecekti ama taksiye binip eve gitti, evden aldı alacağını, aynı taksiyle geri döndü ve dolmuşa bindi, ya da bankamatikten para çekmediğini hatırladı, para çekmeye taksiyle gitti, geri döndü, tam bu iki yolun birleştiği yerden alacağını aldı, ki bu bağlamda alışveriş yaptığı yerde kredi kartı geçmediği, veya nakite indirim olduğu sonucuna varmak gerekir, ve dolmuşa atlayıp gideceği yere gitti.
Ben bu yorumları yapana kadar üçüncü poğaçanın yarısına gelmiştim, ama zaman sürecinin, saat dışındaki ölçümlerinde, update etme şartı var standart sağlamak için, çünkü artık tok bünye bir poğaçayı 5 dakikada bitirir tokluğa erişti, galiba!
Baktım 3. poğaçanın yarısına gelmişim ben olası senaryoları yazarken, yani 2-3 dakika düşünmüşüme tekabül etmekte. Ve bomba patladı;
Aynı kadın, bu sefer yolun karşısında dolmuştan indi, ulan daha kaç dakika oldu, nereye gittin nereden geldin, o sürede o minibüsle gidip, tekrar döneceği yerleri düşünürken baktım, poğaça bitti. O derece şoktayım yani kaç dakika far görmüş tavşan gibi kaldıysam artık.
Tüm bu süreç tetikledi zihnimdeki, halusinasyon algısını. Güvenliğin için kontrol et mekanizması algoritmik olarak havada belirdi,
1.sarhoş musun? ıghhh
2.ilaç mı aldın? yok
3.uykun mu var? hayatımın uykusunu çekmişim
4.hala uyuyor musun? lucid mi? sanmam, yani emin değilim.
Sonuç olarak, uyanık ve sağlıklı olduğuma karar verdim, karar diyorum, emin değilim, hangimiz emin olabilir ki, inception mı lan burası, işaret falan bırakma olayları gezindi şöyle bir zihinde...
Tamam bu kadın gerçek ve dönüp duruyor da bu kadar anlamsız olabilir mi bir kişinin gezintisi, yazamadım buna bir hikaye yazarım da çok zorlama olur, tamam kadını bırakmıştık bir kenara, nasıl olur da o kadar gezer bir insan 300-500 metrede, peki defet et kadını kafadan fokus birader fokusss
Evet halüsinasyon böyle bir şey olabilir mi, hep canavarlar, doğa üstü olaylar mı olmalı, sıradan olabilecek ama zihnimizde flaş çaktırmadığı için gördüğümüz ama üzerinde durmadığımız, olmayan görseller olabilir mi acaba.
O kadın  bana merhaba dese pastanede veya bindiği taksi benim taksim olsa ve o kadın aslında olmasa, bir diğer göz için ben poğaçasını yerken kendi kendine konuşan biri veya yolcusu olmadan taksisiyle aynı yerde dönüp duran birisi olabilirim gibi geliyor.
Acaba hepimiz zihin yarığı içinde gizlenmiş arada çıkan bu şeyleri yaşıyor eğer o senaryoya aktif dahil olursak psikotik damgasını yiyor muyuz? Belki de o kadın, olmayan dostuyla gezintide, yanındaki kankası, ki anladınız siz onu ''beatifull mind'', hadi şunu yapalım, gidelim evden alalım sonra şöyle yapalım, aaa şunu da unuttum diyerek dolandırıyor kadıncağızı,
O zaman mesela bu hareketlerini hayali arkadaşının ona yaptırdığı fikri yani kadının akli melekesinin yerinde olmadığı fikri senaryoyu anlamlandırdı bir an bende. Evet evet kadıncağız sabah antipsikotiğini unutmuş olmalıydı. Mı acaba?
Kafasından geçenleri anlamlandıramayınca birilerine, akıl hastası, ondan yapıyor yaftasını yapıştırmak ne kadar kolay değil mi? Aslında cesaret bulup sorabilsek belki de ne kadar mantıklıdır öyküsü, bir o kadar da komik veya hüzünlü belki de.
Yargılamak ne kolay, dışardan, kendi mantık, ahlak süzgecimizin, delikleri genişliğinde.
Son poğaçam da bitmiş, çok yemişim, eve gideyim de kusayım bari düşüncesiyle o köşedeki pastanenin, köşe masasında her yere hakim yerimden kalktım, arkama döndüm ki, yerim o kadar da hakim değilmiş her yere, arka masamda kadıncağız oturmuş, profiterol yiyor. Akıl sağlığı kontrol listem tam başlıyordu sarhoş musun? İlaç mı aldın?...
Telefonum çaldı uyandım. Saat altı, tühhh