27 Aralık 2009 Pazar

Paranoid Demokrasi ve İzlanda'yı bana düşman eden çapkın

Kendinizi hiç 2. sınıf bir devlet gibi hissettiğiniz oluyor mu? Bugün ben yine daldım gittim: acaba bir devlet olsam, beyin hücrelerim de millet. Çok darbe olan, habire isyan çıkan, günü yaşayan fakat geçmişi hatırlayınca ''dün dündür bugün bugün'' diye şakıyan millete sahip bir Güney Amerika ülkesi olurdu heralde yansımam. Oraya kadar gitmene gerek yok diyor mesela şu an (m)illetimin bir kısmı.

Önce bir mizansen geldi aklıma. Amerika'dan yardım istemeye giden, iyi niyetlerimizi, ittifağımızın gerekliliğini söylemeyi düşünen devlet başkanıyım mesela. Tüm bunlar milletim için. Onların geleceği için, tek tek bireyler farkında değil belki, onlar resmin tamamını göremiyor belki ama bu bir gereklilik. Böyle olayların hızla değiştiği bir ortamda yalnızlaşmamak için uluslararası arenada yönettiğim devlet adına sorumluluk alıp kararlar vermem gerekiyor. Amerika devlet başkanıyla randevuya gidiyorum ve başkan beni yanına almıyor veya almıyor değil de çok sallamıyor. Bu arada milletimle aramda böyle twitter tarzı bir iletişim var, real-time izliyorlar olayları mesela, kapalı kapılar ardında neler oluyor gibi bir şey yokmuş mesela.

Hemen sesler yükselmeye başlıyor. Çık git oradan, dön başkana ''adam mısın lan sen!'' de. Vur kapıyı suratına. Diğer sesler de geliyor arada iyi de kardeşim adama artistlik yapmaya ne gerek var. Sen gittin ayağına, sen istedin iyi niyet belirtmeyi sana durup dururken davet yollamadı ki bunlar! Gel de bizi sevdiğini, dostumuz olduğunu söyle diye yalvardılar mı? Başka bir ne üdüğü belirsiz vatandaş ta yahu sen bunları dinleme aslında yok öyle tepkiler vatandaştan. Yandaş medya işi bunlar diyor.






Demokrasi işte burada nalıncı keseri gibi. Sesi çok çıkanın, çoğunluğun sistemi değil demokrasi deyiveriyor daha üst tondan gelen bir tepki (MGK?). Şimdi başbakan olmuşsun amacın sadece huzur ve refah içinde yaşamak. Ama hangi kararı vereceksin? Senin gönlünden geçeni mi? Mantık dediğimiz kaynağı belirsiz, sana dayatılan ve hep amacı etrafta güçlü olanların takdirini toplamaya yönelik olan sesi mi? Yoksa paranoid psikozun sesini mi? Aldanma aldanma bunların tamamının senin kontrolunde olmayan sorumluları var, sen ne yaparsan hangi yolu seçersen seç sonuç gene senin kontrolün dışında onların istediği gibi olacak diye sessiz ama derinden gelen bazen mır mır bazen ciyak ciyak sesi mi?




Yalnız veya yalnız demeyelim ayıp olur komşu ülkelere fazla dostu olmayan,  az dost canlısı bir ülkeyim ben. Fakat öyle anlar geliyor ki ne bileyim bir UN, bir EU üyesi olmasam da, ihtiyaç duyuyorum bazı paktlara. Ve pakt üyeleri kim olacak seçemiyorsun ki. Bir bakıyorsun hiç alakan olmayacağını düşündüğün bir ülke çok ama çok yakın geliyor kültürü ile toplumsal alışkanlıklarıyla sana. Gidiyorsun ziyarete tüm iyi niyetini göstermeye. Çok ama çok mutlusun çünkü özlemişsin seslerin ulaşamadığı, milletin kafanın etini yemeyeceği bir ziyaret olduğu için. Yanına yok savunma bakanı, yok ticaret müsteşarı almamışsın, çünkü ihtiyaç yok onlara. Fakat nedendir bilinmez karşı devlet başkanı bahaneler uyduruyor sana. Sekreteri çıkıyor yarın kabul edecek sizi, bugün hasta, aaaa diyorsunuz vah vah çok üzülüyorsunuz. Ertesi gün bla bla. Bu arada geçen zaman yavaş yavaş sesleri çağırıyor. Başlıyor MGK, susmuyor muhalefet, ediyor ağzına basın.

Boynun bükük dönüyorsun ülkene. Ama şimdi sen de insansın gurur var, milletinin öz saygısı var. Hadi G8 ülkelerinde bu muameleyi görünce bi alışkanlık bir duyarsızlaşma var onların bu tavırlarına ama örnek olsun diye söylüyorum ne gerek var İzlanda'ya gidip boynun bükük dönmeye. Ya sayıp söveceksin İzlanda'yı kınıyorum ayıp ulan senin ettiğin biz de seni delikanlı bilirdik diye yahut aklına gelecek güzel anılar; dostluk maçında olanlar ne güzeldi maç sonrası gittiniz sami yenden boğaza rakı içirdin heriflerin başbakanına sohbet ettiniz hobilerinizden, görüşelim mutlaka dediniz gülmediniz hiçbir resmi heyet toplantısında bu kadar. Maç sonrası bu olayları yansıtan basını takip eden bir kısım vatandaş mesaj yağmuruna tutar seni o etti sen etme, vardır bir sıkıntısı araştır bulursun neden böyle yaptığını, belki Rusya tehdit etti sakın onlara iyi davranma nükleer bomba manyağı yaparım seni diye (bir yandan da MGK rapor verir yok be ne bombası rusya ne etsin satılığa çıkmış gariban izlandayı da bombalasın). O zaman saçma bilgi kirliliği başlar. Yok efendim izlanda devlet başkanının karısı lisede bir vatandaşımıza aşık olmuş da kızı yüz üstü bırakmış bizimki kız da zor toparlanmış ''bu ırka güven olmaz satıverirler adamı'' mottosuyla atlatmış bu travmayı, kocasına baskı yapmış ya o devletle ilişkini kesersin yahut alırım çocukları giderim anamın evine diye.

O kadar çok bilgi gelir ki isimsiz mektuplarla vatandaştan neye inanacağını bilemez pısar kalırsın tepki veremeden. Ne gerek vardı o maça, o eğlenceye der durursun. Adama da bok atmaz attırmazsın ama, gururunu böyle kollarsın belki de çünkü sana yaptığı kabalığın bir sebebi olması fikri rahatlatır ancak seni. Dışişleri bakanın der gideyim ben bir bakanıyla görüşeyim belki size yansıtamadığı birşey vardır ondan böyle yapmıştır diye. Kesip atarsın orada ''hayırrr''. Gerek yok gitmeye bir daha ayağına. Dışişleri bakanın da aynı muameleye maruz kalırsa. O zaman nasıl toparlanır bu ülke kalkar ayağa tekrar. Bu risk alınamaz (bu kararı verirken medyada çatlak sesler vardır, belki de dışişleri çözerdi bu konuyu bu kadar katı olmaya ne gerek var!!!).


Zamanla yadsırsın bu olayı. Ama geldikçe aklına (örn: sayın başbakanım teroristlerin İZini sürüyoruz, veya LANDa Rover jip görünce yolda) üzülür geçersin köşkteki en sakin odaya yakarsın bir sigara, koyarsın bir kadeh:




tebessüm eder bir yanın ''ulan bizim vatandaş nereden gitmiş bulmuş da nefret ettirmiş kızı bizden taaa izlandalarda....
ağlar öteki tarafın belki de başkan gerçekten hastaydı, ondan görüşmedi neden bu kadar büyüdü bu olay diye...
Ama en acısı da düşünmek ''izlanda halkı da umursuyor mudur acaba bizim kadar bu olanları???''


Not: bu yazı the foot fist way filmi seyredilirken Fred Simmons için yazılmıştır

Hiç yorum yok: